haber ~ حبر
Lugat-i Naci - haber ~ حبر maddesi. Sayfa: 344 - Sira: 20
Lugatı naci sözlüğü haber maddesi. osmanlıcada haber ne demek, haber anlamı manası, haber osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte haber hakkında bilgi. Arapça haber ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada haber anlamı
حبر haber ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
حبر haber يقول ما التركية . معنى حبر haber اللغة التركية
حبر haber می گویند آنچه ترکیه. معنای حبر haber زبان ترکی
haber ~ حبر güncel sözlüklerde anlamı:
HABER ::: Hâriçten insanın fikrine intikal eden ilim. * Yeni havadis. Ağızdan ağıza nakledilen söz. * Peyam. Peygam. Nebe'. İlim ve malumat. Bilgi. * Hadis, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'ın sözü. * Edb: Hâdiseyi bildiren fiil veya cümle. * Gr: Müsned. Mübtedanın mukabili. Bir isme yakıştırılan sıfat. Allah büyüktür cümlesinde: Allah, mübteda; büyüktür, onun haberidir. Bu, mübteda ise beraber tam bir cümle teşkil eden; merfu' bir isim, fiil veya cümle olabilir. (Bak: Müsned)
HABER ::: Berelenme, yaralanma. Çürüme.
habbâr ::: (a. i.) : 1) mürekkepçi. 2) terzi.
haber ::: (a. i. c. : ahbâr) : 1) son ve yeni havadis, bilgi. 2) ağızdan ağıza dolaşan söz. haber-i kâzib : yalan haber.
haber-i sâdık ::: doğru haber. 3) hadîs, Peygamberimizin sözü.
haber-i mütevâtir ::: birçoklarının birçokları vâsıtasiyle rivayet ettikleri hadîs-i şerifler.
haber-i meşhur ::: bir veya birkaç kişiden birçoklarına söylenerek böylece sürüp giden hadîs-i şerif.
haber-i vâhid ::: haber-i mütevâtir ve haber-i meşhur kadar yayggın olarak gelmiş bulunan hadîs-i şerîf. 4) gr. isim cümlelerinde * yüklem.
haber ::: (a. i.) : çürüme; berelenme.
hibr ::: (a. i. c. : ahbâr, hubûr) : 1) hoca, * öğretmen. 2) mürekkep. 3) Yahudi âlimi,, bilgini, (bkz. : habr).
haber ::: yeni duyulan bilgi.
HABER ::: 1. Sünnet, hadîs-i şerîf.
Şüyû bulma (herkesçe duyulma, yayılma bilinme) derecesine göre haber; ya mütevâtir (Resûlullah efendimizden, birçok kimsenin rivâyet ettiği hadîs), ya meşhûr (ilk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadîs), ya müstefîz (söyliyenleri üçten çok olan hadîs), ya garîb (yalnız bir kimsenin bildirdiği hadîs), yâhut da azîz (iki veya üç kimsenin naklettiği hadîs) olur. (İmâm-ı Süyûtî)
Her hadîs-i şerîf haberdir ancak her haber hadîs-i şerîf değildir. (İmâm-ı Süyûtî)
Haberde "Tövbekârlarla sohbet edin, zîrâ onların kalbleri daha yumuşaktır" diye vârid olmuştur (gelmiştir). (İmâm-ı Gazâlî)
2. Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden bildirilen söz.
HABER ::: 1. Sünnet, hadîs-i şerîf.
Şüyû bulma (herkesçe duyulma, yayılma bilinme) derecesine göre haber; ya mütevâtir (Resûlullah efendimizden, birçok kimsenin rivâyet ettiği hadîs), ya meşhûr (ilk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadîs), ya müstefîz (söyliyenleri üçten çok olan hadîs), ya garîb (yalnız bir kimsenin bildirdiği hadîs), yâhut da azîz (iki veya üç kimsenin naklettiği hadîs) olur. (İmâm-ı Süyûtî)
Her hadîs-i şerîf haberdir ancak her haber hadîs-i şerîf değildir. (İmâm-ı Süyûtî)
Haberde "Tövbekârlarla sohbet edin, zîrâ onların kalbleri daha yumuşaktır" diye vârid olmuştur (gelmiştir). (İmâm-ı Gazâlî)
2. Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden bildirilen söz.
Haber :::
- Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık
Örnek: Çırağın bir şeyden haberi yok. M. Ş. Esendal - İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi.
- Bilgi.
- Yüklem.
haber ::: haber
habr ::: bilgin , bilgili
hibr ::: yahudi bilgini , mürekkep
haber ::: haber
habr ::: bilgin
hibr ::: Yahudi bilgini
hibr ::: mürekkep
habbâr ::: (a. i.) 1) mürekkepçi. 2) terzi.
haber ::: (a. i.) çürüme; berelenme.
hibr ::: (a. i. c. : ahbâr, hubûr) 1) hoca, * öğretmen. 2) mürekkep. 3) Yahudi âlimi,, bilgini, (bkz. : habr).
haber ::: bilgi, havadis, salık, sorak, yenilik, yüklem
HABER :::