rivayet ~ روايت
Lugat-i Naci - rivayet ~ روايت maddesi. Sayfa: 446 - Sira: 3
Lugatı naci sözlüğü rivayet maddesi. osmanlıcada rivayet ne demek, rivayet anlamı manası, rivayet osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte rivayet hakkında bilgi. Arapça rivayet ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada rivayet anlamı
روايت rivayet ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
روايت rivayet يقول ما التركية . معنى روايت rivayet اللغة التركية
روايت rivayet می گویند آنچه ترکیه. معنای روايت rivayet زبان ترکی
rivayet ~ روايت güncel sözlüklerde anlamı:
RiVAYET ::: Hikâye edilen hâdise veya söz. * Bir hâdisenin başkalarına anlatılması. * Peygamberimiz'den (A.S.M.) işittiklerini veya sahabeden duyduklarını birisinin başkasına anlatması. * Kuyudan halk için su çekmek.(Eğer denilse : Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın her hal ve hareketini kemal-i ihtimam ile Sahabeler muhafaza ederek nakletmişler. Böyle mu'cizat-ı azime, neden on-yirmi tarik ile geliyor? Yüz tarik ile gelmeli idi. Hem neden Hazret-i Enes, Câbir, Ebu Hüreyre'den çok geliyor; Hazret-i Ebu Bekir ve Ömer az rivayet ediyor?Elcevab: Nasılki insan, bir ilâca muhtaç olsa, bir tabibe gider; hendese için mühendise gider, mühendisten nakleder; mes'ele-i şer'iyye, müftüden haber alınır ve hâkezâ.. Öyle de, sahabe içinde, ehadis-i Nebeviyeyi, gelecek asırlara ders vermek için, ulemâ-i sahabeden bir kısım, ona mânen muvazzaf idiler. Bütün kuvvetleriyle ona çalışıyorlardı. Evet Hazret-i Ebu Hüreyre, bütün hayatını, hadisin hıfzına vermiş; Hazret-i Ömer, siyaset âlemiyle ve hilafet-i kübra ile meşgul imiş. Onun için, ehâdisi, ümmete ders vermek için, Ebu Hüreyre ve Enes ve Câbir gibi zatlara itimad edip; ondan, rivayeti az ederdi. Hem mâdem sıddık, saduk, sâdık ve musaddak bir sahabenin meşhur bir namdarı, bir tarik ile bir hâdiseyi haber verse; yeter denilir, başkasının nakline ihtiyaç da kalmaz. Onun için bâzı mühim hâdiseler, iki-üç tarik ile geliyor. M.)
rivayet ::: (a. i. c. : rivâyat) : 1) *söylenti, bir haber, söz veya hâdisenin hikâyesi. 2) hikâye edilen bir haber, söz veya hâdise.
rivâyet ::: hikâye edilen, anlatılan, hadîs nakli.
RiVaYET ::: Hazret-i Ali radıyallahü anhtan gelen rivâyetlerde şöyle buyruldu: "Kalbler, kablara benzer. Hayırlı olan, hayırla dolu olandır."
"Her fenâlıktan uzak kalmanın yolu dili tutmaktır."
2. Nakletmek, bildirmek.
Ahmed bin Hanbel'in rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bâzısı şöyledir:
Kişinin günâhları çoğaldığı zaman, günâhlarına keffâret için, Allahü teâlâ onu geçim sıkıntısına düşürür.
Îmânın en sağlam kulpu; Allah için sevmek ve Alah için buğzetmektir (düşmanlık etmektir).
Dünyâyı seven, âhiretine zarar eder. Âhiretini seven, dünyâsını zararlandırır. Bu böyle olunca siz bâkîyi (âhireti) fânî (dünyâ) üzerine tercih ediniz.
Hâşim-i Sugdî hazretleri, hocası Ebû Bekr-i Verrâk rahmetullahi aleyhten rivâyet ederek buyurdu ki: "Çok uyumak, çok yemek ve çok konuşmak, gönlü katılaştırır."
Rivayet :::
- Söylenti
Örnek: O, yanıma oturarak kara haberlerden, kötü rivayetlerden bahsetti. F. R. Atay - Bir olay, bir haber veya sözü nakletme
Örnek: Rivayete göre, iğrenç, akla gelmez uğursuzluklar işlemişler. R. H. Karay - bk.rivayet birleşik zamanı,rivayet tarzı.
rivâyet ::: nakletme , söylenti , hikaye etme
rivâyet ::: nakletme
rivâyet ::: hikaye etme
rivâyet ::: söylenti
rivayet ::: (a. i. c. : rivâyat) 1) *söylenti, bir haber, söz veya hâdisenin hikâyesi. 2) hikâye edilen bir haber, söz veya hâdise.
rivayet ::: söylenti
RİVAYET :::