Emân ~ امان
Lugat-i Naci - Emân ~ امان maddesi. Sayfa: 115 - Sira: 6
Lugatı naci sözlüğü Emân maddesi. osmanlıcada Emân ne demek, Emân anlamı manası, Emân osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte Emân hakkında bilgi. Arapça Emân ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada Emân anlamı
امان Emân ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
امان Emân يقول ما التركية . معنى امان Emân اللغة التركية
امان Emân می گویند آنچه ترکیه. معنای امان Emân زبان ترکی
Emân ~ امان güncel sözlüklerde anlamı:
EMAN ::: Korkusuzluk. * Af ve yardım dileme. Eminlik. (Bak: Aman)
emân ::: (a. i.) : 1) eminlik, korkusuzluk. 2) yardım isteme, aman dileme. 3) şikâyet. 4) rica.
emân bi-l-kinâye ::: huk. emânı, karine ile anlatan bir tâbir veya bir işaret ile verilen eman. ["geliniz!" denilmesi gibi].
emân bi-l-kitâbe ::: huk. harb edenlere yazılı eman gönderilmek suretiyle verilen emandır ki, sözle verilen emen gibidir.
emân-ı âmm ::: huk. bütün harbeden düşmana verilen genel bir emandır ki, bu bir "müsâlaha" demektir.
emân-ı hâss ::: huk. yetkili bir ferdin düşmandan bir veya birçok şahsa vermiş olduğu emandır ki, buna riâyet olunur.
emân-ı muvakkat ::: huk. muayyen bir zamana kadar verilen emandır ki, o müddetin nihayet bulmasiyle sona erer.
emân-ı müebbed ::: huk. sulh yapma, [iki tarafın birbirine karşı harb etmemek üzere silâh bırakmaları ile olur].
emân-ı sarih ::: huk. "sana eman verdim" ve "siz eminsiniz" ve "size bir zarar yoktur" gibi bir tâbirle verilen eman.
eman ::: güven, güvenlik.
EMaN ::: 1. Bir kimseye veya düşmana; söz, işâret veya yazı ile, mal ve can güvenliğinin emniyet (güven) altında olduğunu bildirme.
İlticâ edenlere emân vermekte bütün müslümanlar eşittir. Halktan herhangi biri de bu hakka sâhiptir. O hâlde kim bir müslümanın ahdini (verdiği sözü) bozarsa, ona ihânet ederse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun. Kıyâmet gününde Allah onun ne farz, ne nâfile ibâdetlerini, ne de tövbesini kabûl eder. (Hadîs-i şerîf-Et-Tergîb vet-Terhîb)
2. Müslüman olmayan bir kimsenin İslâm memleketine girmesi için kendisine verilen müsâade, izin.
Müslümanlardan aldığı emânla, dâr-ül-İslâm'a (İslâm memleketine) gelen kâfir (müslüman olmayan) bir kimse, burada yaşamakta olan zımmî (gayr-i müslim vatandaş) gibi korkusuz yaşar. Onun haklarına sâhip olur. (Serahsî)
Emânât-ı mukaddesenin Osmanlı Devletine intikâli, geçişi Yavuz Sultan Selîm Hanın 1517 târihinde Mısır'ı fethedip halîfe ünvânını aldığı sırada oldu. Mısır'dan getirilen ve Sûriye, Filistin, İran'dan toplanan diğer emânetler ve teberrükât eşyâsı da Topkapı Sarayında önce iç hazîneye kondu. Sonra Hasodaya alındı. Hırka-i Saâdet dâiresi kurulunca, bunların saklanması ve bakımları özel usûle bağlandı. (Osmanlı Târihi Ansiklopedisi)
Yavuz Sultan Selîm Han, Emânât-ı mukaddesenin muhâfazasını kırklar diye bilinen Hasodalılara vermişti. Kırk kişiden meydana gelen Hasodalılar, Hırka-i Seâdet dâiresinde nöbet tutar, burada devamlı Kur'ân-ı kerîm okurlardı. (Osmanlı Târihi Ansiklopedisi)
Eman :::
- Radyoaktif cisimlerde ölçü birimi.
emân ::: eminlik , korkusuzluk , aman dileme , güven , af ve yardım dileme
emân ::: aman dileme
EMAN :::